Türkiye, Dünyanın Kilit Taşını Söküp Yeni Bir Düzen Kurmak İstiyor / Coşkun Başbuğ

Kuzey Irak’taki üs bölgesinde, diğer bir tabirle Pençe-Kilit bölgesinde son yaşadığımız acıda devletimizin cevabı “Sınırda Teröristan kurdurmayız” şeklinde net ve anlamlı bir cevaptı. Değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
Teröristan kurdurmayız demekten kastı, “sözde Ermenistan” ve “sözde kürdistan”. Üzerine hesap yapılan topraklar daha önce kamuoyunda çokça dillendirilen ama artık çöp olan projelerdir. Kürtlere “sözde büyük kürdistan”, Ermenilere ise yine “sözde büyük Ermenistan” adı altında bu toprakları sundular ve iki topluma da aynı yer vaat edildi, kıvrımlarına kadar haritalarda aynı. İki toplum da kullanıldı, Ermenilerin özellikle bugüne kadar yaptıkları katliamlar ve şu anda savundukları sapkın akımın sebebi “büyük Ermenistan”. Bir buçuk milyon nüfusu olan bir Ermenistan, Doğu ve Güneydoğu’da yaşayacağını ve barınacağını zannediyor, Ermenistan tiyatrosu budur. “Sözde kürdistan” denen coğrafya da oluşturulmak istendi ve o proje de çöktü. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da teröristan diye vurgusu, bu projenin ikisinin de esası teröre ve bu toprakların üzerine kurulma hayaline dayalı, dolayısıyla sana ben burayı teröristan yaptırıp yâr etmeyeceğim diyor. Bu söylem ABD’nin kurduğu tezgâha bir gönderme ve bana soracak olursanız kulağa da hoş geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da o döneme atıfta bulunarak, bu projeleri uygulatmayacağız ve gerçekleştirmeyeceğiz diye çok net bir tavır ortaya koydu. Teröristan kelimesi bu nedenle anlamlı ve bu nedenle kulağa hoş geldi.
Ne Lahey’de Güney Afrika Cumhuriyeti’nin açtığı dava, ne İsrail’deki ve dünyadaki Yahudi Netanyahu karşıtları, tüm dünyadaki tepkiler Siyonist Netanyahu’nun gerilimi artıran ve durmayacağı anlaşılan tutumunu engelliyor! Deli zırvası, ütopik bir düşüncenin gerçekleşmesi için “insanlık” heba olup gidiyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
İsrail yani Küresel Çete, Siyonist Yapı, Masonik Yapılanma, adını ne koyarsan koy, bu yapılanmanın merkez noktası olmuş bir yapı. Dolayısıyla siyonist sermaye dünyanın her ülkesinde kritik kurum ve kritik siyasi kadroların hepsini ele geçirmiş durumda. Özellikle medyada, hukukta ve finans konularında çok teşkilatlılar. Dolayısıyla paralarının gücünün yettiği her yerde inanılmaz bir etki sağladılar. Buna IMF’si, Lahey Adalet Divanı dahil… Buralardaki her yapıyı kendileri atadı, kendileri teşkilatlandırdı ve para ile kendine bağladı. Böylesi bir kısır döngüde İsrail aleyhine herhangi bir şey çıkması mümkün değil. Üniversitelerde rektörleri atayan, onları fonlayan, her yerde bütün köşe başlarını tutan IMF gibi dünyadaki ülkelere sözde nefes aldıracağını söyleyen yapıların en tepe kadrolarında kendi adamlarını oturtan, BM gibi yapılarda da yapıyı kendine hizmet edecek şekilde şekillendirip tasarlayan, İsrail’in ta kendisidir. Böylesi bir açmazın içinde siz adalet bekleyemezsiniz, BM’den insani bir tavır bekleyemezsiniz; barış için, huzur için adım atmasını bekleyemezsin. Zaten dünyanın sıkıştığı ve işin sonuna geldiği nokta burası, her köşe başı tutulmuş vaziyette ve dolayısıyla bu kısır döngüde İsrail’e kafa tutacak, İsrail’i karşısına alacak herhangi bir güç yok denilmekte. Nereye kadar, işte Sayın Erdoğan’ın ‘One Minute’ çıkışına kadar. ‘One Minute’ bir kırılmaydı fakat devamının gelmesi lazımdı ve geliyor. Bugüne kadar İsrail’e tek laf edemeyenler, İsrail’e her türlü sözü söylemeye başladılar, her türlü eleştiriyi yaptılar, Avrupa’nın sokakları insan hareketleriyle hareketlendi ve bahsetmiş olduğum bu yapıda Türkiye hep başı çekti. İsrail, 75 yıldır soykırım yapıyor ama bugüne kadar asla İsrail’in karşısına geçip böyle bir irade ortaya koyan olmadı. İsrail’i şımartan ve küstahlaştıran buydu çünkü siz böylesi bir yapıyı kurmaya kalkarsanız başınıza gelmeyen kalmıyordu. Amerika’da medyayı ele geçiren İsrail aleyhinde bir köşe yazarı ya da gazetelerdeki önemli kalemlerden biri aleyhte eleştiren bir yazı yazsın, anında eşinden, işinden, sağlığından, hayatından oluyor. Diğer yapılarda da aynı, direndiğiniz takdirde sizi o koltukta oturtmazlar, böyle metazori bir sistem kurmuş İsrail ve bu sistem halen can çekişse de nefes almaya devam ediyor.
Ancak Türkiye şartları zorlayarak dünya kamuoyunu uyandırmaya, halkları hareketlendirmeye ve bu kısır döngüyü yıkmaya çalışıyor. BM’de bu başlangıcı yaptık, Lahey’de de bana göre önemli bir noktaya getirdik, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin yapmış olduğu başvuru, ardından diğer ülkelerin desteklemesi, inşaAllah diğer ülkelerin de Güney Afrika Cumhuriyeti’nin yanına eklemlenmesi bu kısır döngüyü kırar. Fakat bu iş ne kadar sürede olur ya da güçleri yeter mi, göreceğiz. Ben, en azından başlanmış olmasını da bir başarı olarak görüyorum çünkü bugüne kadar niyetine dâhi giremezdin. İsrail artık böyle bir yapının oluştuğunu gördü, kurullarda yavaş yavaş birleşmiş vicdanlar olarak adlandırdığım yapının harekete geçtiğini görünce kıpırdamaya başladı. BM Genel Sekreteri Guterres’in çıkışını bu anlamda değerlendirmek lazım, İsrail’e çok ağır ithamlarda bulundu. İsrail de kendini itham edenlere; görevden alınmalı, yargılanmalı şeklinde alçakça ve küstahça tepkilerle karşı koymaya çalıştı ama başaramadı, Guterres hâlen konuşmaya devam ediyor. Yine keza Lahey Adalet Divanı’nda da eski başsavcıların devreye girip ‘İsrail’in yaptığı soykırımdır.’ demesi, o makamda olan biri için çok önemli, emekli olabilir ancak dillendirmesi önemliydi, görevi devrettiği kişiye cesaret verebilir, bunların hepsi tabii ki bir tahmin. İnşaAllah maya tutar ve bu kısır döngüyü, insanoğlu kırdığı takdirde İsrail’in sonu yakındır. Ama kıramazsa, insanoğlu bu sefer altında kalır, ciddi hasar alır ama ben kırılacağı kanaatindeyim. Çünkü bu iş geriye sarmaya başladı. Yani artık iyilerin hâkim olduğu, kötülerin de sürecin sonunu yaşadığı bir döneme doğru evrildik. Bunu zaten Sayın Erdoğan geçtiğimiz günlerde müjdeledi; ‘Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, yeni bir dönemin kapılarını açtık, açmaya da devam edeceğiz.’ dedi. Bu sözün arkasında, bu metni görmek lazım.
Kendi kamuoyuna rağmen İsrail’i destekleyen ülkelerin tutumlarının ardında yatan temel gerçek nedir?
İsrail’in ele geçirdiği yerleri sıralarken, daha çok kurumları sıraladım; BM, IMF vesaire… Burada devletleri de dillendirmekte fayda var. Bir devlette siyasi rejim veya iktidar birtakım güçler ile elde ediliyorsa, o güçlerin başında muhakkak İsrail -Siyonist Yapı- vardır. Bu yapı şu ana kadar birçok ülkede kendini destekleyen rejimleri getirmeyi başardı, onları dışarıdan fonlayarak seçimi kazanmasını sağladı. Seçimleri kazanmalarını sağlayıp oraya oturulduğu zaman kendi lehine çalışmasını sağladı. Bir nevi satın alma gibi, rejimlerin hepsi satılık ve İsrail ile iş birliği içerisindeler, buna Fransa, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerde dahil hatta Arap ve İslam devletlerini de dahil edebiliriz. Bu Siyonist kadroların -İsrail dahil- abisi, hamisi, bütün süreci yönlendiren İngiltere’dir. İngiltere Ortadoğu’dan çekilirken her devlette kendine müzahir rejimleri bıraktı. Arap dünyası bu yüzden sessiz, bu yüzden büyük bir gaflet içerisindeler. Bu nedenle, onlar biraz kıpırdanmaya başlayınca, Netanyahu tehdit ederek ‘Koltuklarınızın kıymetini bilin, oturun ve sessiz kalın.’ dedi. Dikkat ederseniz zaten hepsi bu ikaza uydular.
Yemen’e Husiler ekseninde yapılan, Amerika, İngiltere ve bazı ülkelerin desteğiyle gerçekleşen operasyonu ülkelerarası stratejiler açısından nasıl değerlendirmeliyiz? Bu operasyonu kim, niye destekliyor? Dünya ticareti ve stratejik boğazlar üzerinden bu operasyonun ya da bu bölgenin önemi nedir? Dünyadaki büyük güçler arasındaki ticari savaşlar açısından ne anlama geliyor?
Husiler’in yapmış olduğu saldırılar, ticaret yolları veya küresel savaş çıkarmak amacıyla değildir. Bu lokal ve doğru bir tepkidir. Husiler, Filistin’de yaşananlara karşı Amerika ve diğer emperyalist devletlere bir başkaldırma olarak bu saldırıları başlattı. Yirmi yediden fazla saldırı gerçekleştirdiler. Bu saldırıların bir kısmı sivil, bir kısmı askerî gemilere karşı gerçekleştirilen saldırılardı. Yemen’in bu saldırıları yapmasının arka planındaki hadise Filistin’deki zulme bir tepkidir. Fakat birileri bu saldırıların arka planında İran var ya da savaş yayılmak isteniyor şeklinde yorumluyor ama ben bu yorumlara katılmıyorum. İran burada İsrail ve ABD ile bir kayıkçı kavgası içerisindedir. Aralarında düzmece bir savaş vardır fakat arka planda iş birliği içerisindeler. Husiler farklı, onlar tepki ortaya koydukları için hedef haline geldiler ama ABD savaşın yayılmasını engellemek için Husiler’e, İsrail’in Filistin’e yaptığı gibi yapmıyor, İngiltere ile gelerek bir gecede 3 şehri vurdu ve kaçtı. ABD orada saldırıları durdurmak için, gözdağı vermek amacıyla saldırıları yaptı. Eğer ABD savaşı yaymak isteseydi saldırıların arkası gelirdi. ABD’nin bölgedeki oyunu savaşın yayılmaması üzerine kurulmuş durumdayken, Netanyahu’nun planı da savaşı yaymak üzerine kuruludur. Dolayısıyla iki çatışan güç var ve burada ABD ağır basar, Netanyahu’yu bir şekilde alt ederler. Bu yüzden bölgeden küresel bir savaş çıkmaz.
Kuzey Irak’ta yaşanan elim hadisenin ardından provokatif paylaşım yapan 126 sosyal medya hesabı tespit edildi. Öyle anlaşılıyor ki terörle mücadele sadece askerî açıklamalarla değil, aynı zamanda dijital savaşların gölgesinde yürüyor. Bu konu etkilenme açısından bir sosyal medya okuryazarlığı ve millî bir teyakkuz halini de çok önemli hale getiriyor. Tedbirler ve duruş açısından millî hassasiyet zemini nasıl olmalı?
ABD böylesi oyunları planlarken iki safhalı planlıyor. Birincisi sahada yaşananlar yani terör saldırıları, ikincisi ülke içini hareketlendirmek adına algı operasyonlarıdır. Bunun da en etkili yöntemi sosyal medyadır. Klavye teröristi olarak adlandırdığım bir yapı var. O yapıda kimin hangi başlığı işleyeceği, kimlerin hangi konuyu gündeme getireceği ve nereden vuracakları daha önceden planlanıyor. Burada da dikkat edecek olursanız saldırılara yönelik yapılan eleştiriler hep ortak ağızdan geliyor. Harekât yanlış, yeri yanlış, orada üs bölgesi olmamalı gibi başlıklar işleniyor. Dolayısıyla burada ABD’nin güdümündeki klik bir yapının, kiminin fiilen içinde olduğu kiminin de akıntıya kapıldığı bir süreç yaşanıyor. Bunların hepsinin hesabı yapıldı, gerekli soruşturmalar sürüyor ama bunun bir merkez tarafından yapıldığının bilinmesinde fayda var. Zaten ABD’nin en büyük taktiği bu ve esas oyunu da saldırılardan daha çok ikinci perdede yani sosyal medyada kuruyor.
Küba, Venezuela, İrlanda, İspanya gibi ülkelerde küresel emperyalizme karşı açıkça resmî tepkiler verildiğini görüyoruz. Bu, çok ümit verici bir durum. Hepsi de aslında “Dünya beşten büyüktür”ü haykırıyor. Demek ki bu düşünce dünyada bir ses getirdi. Düşüncelerinizi, değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
Türkiye’nin önünü açtığı süreç, dünyadaki kilit taşını sökmek ve mevcut yapıyı yıkmak üzerine kuruludur. Biz, kilit taşını çektik ve mevcut yapı sarsılıyor hatta yıkılıyor. Bunun önünü açan Türkiye ve sistemden şikâyetçi olan, mazlum olan devletler de birer birer kervana katılıyorlar. Küba, Venezuela bu tür devletler örnek verilebilir, ayrıca Afrika kıtasındaki yaşanan gelişmeler var, kıta yeniden yapılanıyor ve şekilleniyor. Tüm bunları hareketlendiren ‘Dünya beşten büyüktür’ çıkışı ve beraberinde yaşanan olaylardır. Dolayısıyla olaylara bütüncül baktığınızda mazlum devletlerin Türkiye liderliğinde yapılandığını görüyoruz ve bu çember genişlemeye de devam eder, daha çok ülke eklemlenir. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sebeple yeni bir dönemin kapısı açıldı diyor. Bu dönemde iyiler bir kanatta buluşacak, kötülere karşı savaşacak ve savaşı da kazanacaktır. Çünkü bütün oyun bunun üzerine kurulmuştur.
 Irak, Suriye, İran ve Türkiye’yi de içine alan hayali bir “arz-ı mev’ud” saçmalığı var. Bu bölgelerin tümü göz önünde bulundurulduğunda hepsi için bir millî tehdit söz konusu… Ama bırakın ortak tepki vermeyi, bu duruma teşne olmuş ya da kendi gizli hesaplarıyla sınırlı anlayışlar mevcut. Değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Arz-ı Mev’ud, İsrail’in ‘Büyük İsrail’ projesidir. ABD’nin de desteklediği bir projedir ve bu proje birçok ülkeyi kapsıyor, içinde Türkiye de var. Buna karşı her ülkenin bu duruma karşı durması gerekirken Türkiye hariç bu projeye dur diyen herhangi bir ülke, aktör, lider yok. Dolayısıyla en başta değindiğim kısır döngüye geri dönüyoruz. Yani devletlerin, rejimlerin ele geçirildiği ve mevcut yapıyı, -silahlı güç, ekonomik güç, askerî güç- İsrail’i koruyan ve kollayan politikalara ev sahipliği yaptığı devletler var. Dolayısıyla bu devletlerin Türkiye’nin yanında yer almasını beklerken tepkisiz kaldığını görüyorsunuz. Arap ve İslam dünyası bu yüzden çokça eleştiriliyor ki İsrail, İslamiyet’e en büyük düşmandır. Bu yüzden biz, bu yapı içerisinde maalesef şu ana kadar yalnız kaldık. Bu yalnızlığı aşmanın yolu da bu devletlerin sizinle hareket etmesi fakat bu rejimler ile bu iş olmaz. O nedenle dipten gelen dalganın hareketlenmesi lazım veya gücünü göstermesi gereklidir. Dipten gelen dalgayı oluşturacak olanlar ise halktır. “Avrupa’nın yaptığını İslam dünyası, Arap dünyası yapamaz mı, bu kadar aciz mi?” bu benim de katıldığım büyük bir eleştiridir. Normalde Arap ve İslam dünyasının tabanları yani halkın ayağa kalkıp rejimi eleştirmesi gereklidir. Şu ana kadar bu olmadı, olmasıyla ilgili herhangi bir ümidim de yok. Burada iş, Arap ve İslam dünyasından daha çok dünyadaki bütün insanları kapsayacak bir boyuta gelmelidir. Avrupa şu anda bunun başını çekiyor ve inşaAllah yayılır ve büyür. O konuda da Türkiye, Avrupa halklarının referans ülkesi olacak, bizde tabii ki bunu üstlenmeye hazırız, şu an Sayın Erdoğan da bunun liderliğini yapıyor.
‘Gazze’den maksat Türkiye’dir’, bunu söyleyebilir miyiz?
Bütün haçlı dünyasının ve İsrail’in hedefi Türkiye’dir. Kaldı ki bunu saklamıyorlar, zaten söylüyorlar. ‘Bizim için en büyük tehdit İran değil, Türkiye’dir.’ diyen zaten İsrail ve ABD’dir. Dolayısıyla haçlı dünyasının, küresel çetenin, emperyalist düzenin en büyük tehdidi ve korkusu; Türkiye’nin daha da güçlenmesi, Türkiye’nin hayatta ve ayakta kalmasıdır. O nedenle Türkiye’yi yıkmadan bize huzur yok söylemi var kendi aralarında, zaten yaşanılanlar bizi bölmeye yönelik, o nedenle hep hedefteyiz o nedenle hep savaşmak zorundayız ama inşaAllah bu savaşta kaybeden onlar, kazanan biz olacağız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir